G) İSA'YIİZLEMEK

Matta 10:34-42

34  ‹‹Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim. 35  Çünkü ben babayla oğulun, anneyle kızın, gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim. 36  ‹İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.› 37  Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. 38  Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir. 39  Canını kurtaran onu yitirecek. Canını benim uğruma yitiren ise onu kurtaracaktır. 40  ‹‹Sizi kabul eden beni kabul etmiş olur. Beni kabul eden de beni göndereni kabul etmiş olur. 41  Bir peygamberi peygamber olduğu için kabul eden, peygambere yaraşan bir ödül alacaktır. Doğru birini doğru olduğu için kabul eden, doğru kişiye yaraşan bir ödül alacaktır. 42  Bu sıradan kişilerden birine, öğrencim olduğu için bir bardak soğuk su bile veren, size doğrusunu söyleyeyim, ödülsüz kalmayacaktır.››


AÇIKLAMA: Bu çağda herkes hak sahibidir. Hepimizin her şeye hakkı var sanki. Özgürlüğe hakkımız var. Yaşama hakkımız var. Adalete hakkımız var... Peki, bu hakları bize kim verdi? Aslında bu tür düşünce çağdaş hümanist felsefesinin ürünüdür. Kısacası insan haklıdır! O yüzden her fırsatta haklarımızı ararız... Ama ne ilginçtir ki bunu yaparken çoğu zaman başkalarının hakkını ayakaltına da alırız. İşin aslı Rab'bin sözünde böyle bir anlayış yoktur. Kutsal Kitap der ki; hak sahibi biri varsa o yalnız Tanrı'dır. Biz O'na aitiz ve her şeyimizi O'na borçluyuz. İnsan ise hakkını Şeytan’a kaptırdı. Ve günah işleyerek kendisine kulluk ediyoruz. Özgür falan değiliz. Ayrıca hakkımızı aradıkça ancak gururumuza hizmet ediyoruz. Bizim tek hak ettiğimiz Tanrı'nın gazabıdır. Tanrı ise bizi kurtarmak için kendi hakkını bir kenara atıp insan olarak geldi ve bizim yerimize öldü (Filipililer 2:5-9) Aynı şekilde bizi hakkımızdan vazgeçip ardından gelmeye çağırır.
Mesih'i gerçekten izlemek istiyorsak esenlik yüzünü görmeyi beklememeliyiz. Hatta burada Mesih 'barış değil kılıç getirmeye geldim' der. Ne demek istedi? Mesih savaşmaktan bahsetmiyor çünkü kendisi bir kere eline kılıç almadığı gibi öğrencilerinin savaşmalarına da izin vermezdi (bkz. Luka 22:51). Demek istediğini bir sonraki ayetlerde açıklıyor zaten. Bu imanlının savuracağı kılıç değil, tersine başkalarının Mesih izleyicilerine karşı kullanacağı kılıçtır. Tarih de bu acı gerçeğe şahittir ki 2000 yıldır imanlılar her yerde herkes tarafından zulüm görmüşlerdir. Bugün Türkiye'de de Mesih imanlıları en çok kendi aile fertlerinden acı çekiyorlar. O yüzden buna şaşırmamalıyız. Mesih şunu da ekler: Annesini ve babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir! Bunu her hangi bir insan diyemez. İnsanın annesinden ve babasından kim daha değerli olabilir ki - ancak Tanrı. İşte Mesih'in ilahi kimliği bir daha ortada.

Mesih kendisini izlemek isteyenleri son derece zorlu bir yolculuğa çağırır. İsa çarmıhını yüklensin derken neyi kast ediyor? O günlerde çarmıhını taşıyan biri görseniz onun kesin ölüme gittiğini bilirdiniz. Mesih açık açık bizi ölüme davet ediyor. İsa'nın, Şeytanı yenmek ve bizi kurtarmak için ölüme boyun eğdiği gibi bizi de ruhumuzu kurtarmak için bu dünyanın günahına karşı ölmeye davet ediyor. Ancak bu şekilde Mesih'in ölümüne tam anlamıyla teslim olan kişi gerçekten hayatını kurtarabilir. Hepimiz ölmek zorundayız. Mesih'in çağrısını reddedersek bir gün günahımıza karşılık öleceğiz zaten. Ancak Mesih'in çağrısı uyarınca O'nun çarmıhtaki ölümüne teslim olmayı seçersek şimdiden yaşama kavuşabiliriz. Hayatın sırrı budur: yaşamak için ölmeyi seçmemiz gerek. Bunun için haklarımızdan vazgeçmemiz gerek. Her şeyimizle Mesih'e teslim olmamız gerek. Kısacası İsa'yı izlemek ölmek demek. Ancak o zaman gerçekten yaşayabiliriz. Hangisini seçeceksiniz?